15 Ocak 2021 Cuma

Kus bin Saide

Kus b. Sâide b. Amr el-İyâdî (ö. 600)

UKAZDA PANAYIRDA...

Hz Muhammedin de, Hz Ebubekirinde içerisinde bulunduğu topluluk alış verişte ve topluluğun içerisinden Kızıl Tüylü bir deve üstünde ihtiyar bir insan peydahlandı. İri gözleriyle ufukları süzen genç ve dinç devenin üstünde, gözleri çukura kaçmış ve içinin ufuklarına dalmış, yaşlı ve iki büklüm süvari...

Süvari söze başladı:

“Ey insanlar! 

Geliniz, dinleyiniz; dinlediklerinizi belleyiniz ve ondan faydalanınız, ders alınız. Gerçek şudur ki, yaşayan ölür; ölen yok olur.
Olacak olur, yağmur yağar, otlar biter, çocuklar doğar, analarının babalarının yerini tutar.
Sonra hepsi mahvolup gider.
Olayların ardı arkası kesilmez, birbirini takip eder.

Kulak veriniz, dikkat ediniz,
gökte haber var, yerde ibret alınacak şeyler var.
Yeryüzü bir sarayın döşemesi, gökyüzü bir yüksek tavan.
Yıldızlar yürür, denizler durur.
Gelen kalmaz, giden gelmez.
Acaba vardıkları yerden hoşnut olup da mı kalıyorlar, yoksa orada bırakılıp uykuya mı dalıyorlar?

Yemin ederim,
Allah’ın bir dini vardır ki, şimdi bulunduğunuz dinden daha sevgilidir;
Allah’ın gelecek bir peygamberi vardır ki, onun gelmesi pek yakındır. Gölgesi üzerinize gelmiştir.
Ne mutlu o kimseye ki, ona inanıp doğru yolu bulur.
Ne yazık o talihsize ki, ona karşı gelip isyan eder.
Yazıklar olsun ömürleri gaflette geçenlere!

Ey İyâd kabilesi!
Hani babalarınız ve dedeleriniz,
hani süslü köşkler ve taştan evler yapan Âd ve Semûd kavmi?
Hani dünya varlığına aldanıp da kavmine “Ben sizin en büyük rabbinizim” diyen Firavunlar, Nemrutlar!
Onlar sizden daha zengin ve daha güçlü değiller miydi?
Bu toprak onları değirmeninde öğütüp toz etti, yok etti.
Kemikleri bile çürüyüp dağıldı.
Evleri yıkılıp ıssız kaldı. Yerlerini, yurtlarını şimdi köpekler şenlendiriyor!
Sakın onlar gibi etmeyin; onların yolundan gitmeyin.
Her şey geçicidir. Kalıcı olan ancak Allah’tır ki, birdir, eşi ve benzeri yoktur. Tapılacak ancak O’dur.
Doğmamış ve doğurmamıştır.
Evvel gelip geçenlerden bizim ibret alacağımız şey çoktur.

Ölüm ırmağının girecek yerleri var, ama çıkacak yerleri yoktur.
Büyük küçük, genç yaşlı herkes göçüp gidiyor.
Giden geri dönmüyor.
İyice anladım ki, herkese olan bana da olacaktır...”



Hz. Peygamber tekrar dinlediği bu hutbeyi tasvip etmiş ve Kus hakkında, “Allah Kus’a rahmet eylesin, kıyamet gününde onun ayrı bir ümmet halinde diriltileceğini umarım”
demiştir.

Yetiştirdiği hatiplerle tanınan Necran çevresindeki İyâd kabilesine mensuptur. Hayatı hakkında fazla bilgi bulunmamakta, ancak kaynaklarda iyi bir hatip ve şair olduğu, insanlara nasihat etmek üzere Irak ve Suriye dahil birçok yeri gezdiği, hatta bu arada Bizans imparatoruyla dostluk kurup onunla ilim, akıl, edep, mürüvvet, mal ve mülk konularında sohbet ettiği belirtilmektedir. Resûl-i Ekrem’in, risâletinden önce adı Hanîfler arasında zikredilen Kus b. Sâide’nin Ukâz panayırında verdiği hutbeyi dinlediği, İslâm’a girmek üzere Cârûd b. Abdullah başkanlığında Medine’ye gelen İyâd kabilesi heyetine onu sorduğu ve kendisinin ölmüş olduğunu öğrendiği rivayetler arasında yer alır. Tevhid inancına vurgu yapması sebebiyle Hz. Peygamber’in çok beğendiği, ancak ezberlemediği bu hutbeyi orada bulunan Hz. Ebû Bekir’in ezbere tekrarladığı rivayet edilir.


Kus b. Sâide’nin Câhiliye Arapları içinde öldükten sonra dirilmeye inanan ilk kişi olduğu, yalnız Allah’a inandığı, Araplar’ı putlardan uzak durmaya, Allah’a ibadet etmeye çağırdığı ve onlara yakında bir peygamberin geleceğini haber verdiği nakledilir. Kısa ve öz konuşması yanında etkileyici ve secili ifadeler kullanmasından dolayı belâgatı “Kus’tan daha beliğ” ifadesiyle darbımesel haline geldiği gibi onun Araplar’ın hakîm ve hakemi diye anılmasına da yol açmıştır. “Necran papazı gibi belâgat sahibi” denilerek örnek getirilmesinden dolayı da yanlışlıkla Necranlı bir hıristiyan rahibi olduğu sanılmıştır. Mektupların başında yer alan “min fülân ilâ fülân” ibaresiyle “ammâ ba‘dü” şeklindeki başlangıç sözünü (faslü’l-hitâb) ilk defa onun kullandığı ve yine ilk defa onun konuşma sırasında yüksek bir yere çıkmak, kılıç veya asâya dayanmak gibi âdetleri başlattığı ileri sürülür. Aynı zamanda tabip, kâhin ve şair olan, kendisine nisbet edilmiş şiirler bulunan Kus b. Sâide’nin davalara da baktığı ve, “Delil getirmek davacıya, yemin etmek davalıya düşer” prensibine göre hüküm verdiği söylenir.

Muammerûn*dan olan ve seksen üç yaşında iken 600 yılı civarında öldüğü belirtilen Kus b. Sâide’nin 180, 350 ve hatta 700 yıl yaşadığı da rivayet edilir. Halep yakınında Ravhîn’de bulunan bir adak ve ziyaret yerinin onun kabri olduğu kabul edilmektedir.

Kus b. Sâide’nin adının “kas” veya “kıssîs” kelimesiyle ilgisi üzerine birçok tartışma yapılmış (Sezgin, II/2, s. 126-129), kendisine nisbet edilen konuşmalar birçok kaynakta yer almasının yanında hayatıyla ilgili bazı bilgileri de içeren müstakil bir risâlede toplanmıştır (Hâşim Mennâ‘, “Ḥadîs̱ü Ḳus b. Sâʿide el-İyâdî”, Mecelletü Külliyyeti’d-dirâsâti’l-İslâmiyye ve’l-ʿArabiyye, Dubâi 1991, II, 199-231). İbn Dürüsteveyh Ḫaberu Ḳus b. Sâʿide ve tefsîruh adlı bir eser telif etmiş, Marek M. Dziekan da Kus b. Sâide’nin hayatını ve hakkındaki efsanevî rivayetleri ele alan Quss Ibn Sâʿida al-Iyādī: Legenda życia i twórczosci adıyla bir çalışma yapmıştır (Warszawa 1996).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder